Anasayfa  Soyagacı  Ağaç  Evlilik  İsim Arama  Foto Galeri  Detaylı Bilgi  Haber  Yemekler  Harita  Sözlük  Diğer
 
Yaranoğulları Soyağacı
Yeni Sayfa 1
 Giriş
 (1_1) Abdurrahman Ağa
         (11_1) İbrahim (Cüde)     
         (11_2) Ahmet (Hoca)
         (11_3) Osman (Kavas)
         (11_4) Mustafa (Kadı)
         (11_5) Eşref
         (11_6) Süleyman
         (11_7) Şehnaz
         (11_8) Hatice
        (11_9) Emine
 (1_2) Hacı Ali
       (12_1) Ali Efendi 
       (12_2) Şükrü
       (12_3) Mustafa (Paşa)
       (12_4) Mehmet (Kibar Ağa)
       (12_5) Rahime
       (12_6) Pempe
 (1_3) Zarife
 (1_4) Zekiye
Alfebetik Liste
Sonuç
 
Yeni Sayfa 1

 

Birkaç Söz

 

 

Herkes gibi ben de dedelerimi merak ediyor, büyüklerimize soruyordum. Sonra gördüm ki dinlediklerimin hepsi aklımda kalmıyor ve büyüklerimiz de teker teker Allah’ın geniş rahmetine kavuşuyorlar. Ayrıca bizden sonraki nesil daha çok gurbette büyüyor ve bunları birbirleri ile irtibatları da doğal olarak hayli kopuk.

Bu durumda öncekilerden dinlediklerimi olabildiğince sistemli bir hale getirmeye ve Yaranoğulları’nın geçmişini ve bugününü tespit etmeye karar verdim. 1998 yılında çoğunu yakınlarına sorarak ölmüş ve hayatta olan bütün yakınlarımızı liste haline getirdim. Hacı Mustafa Ağa’dan başlayarak herkese bir numara verdim. Her kesin numarasının rakam sayısı Hacı Mustafa Ağa’ya göre o kişinin kaçıncı nesil olduğunu gösteriyor. Son rakam onun kardeşler arasında kaçıncı çocuk olduğuna işaret eder. Bilhassa ilk nesillerde bu bakımdan sağlıklı bir tespit yapabildiğimi söyleyemem. Bir kişinin numarasının son rakamı kaldırılırsa babası, bir daha kaldırılırsa dedesi, bir daha kaldırılırsa dedesinin babası bulunur ve sistem böyle işler. Bir örnekle açıklayalım:

1212162    :Cüneyt

121216      :Cafer Sadık

12121        :Şükrü

1212                    :Mahmut

121                        :Ali Efendi

12                            :Hacı Ali

1                                :Hacı Mustafa Ağa.

Bu sistem sayesinde Cüneyt sırası ile dedelerini bulabilir.

1998’den sonra da zaman zaman haberdar olduğum bazı doğum ve ölüm olaylarını buraya kaydettim. Fakat herkesi tespit etme gibi bir çabam olmadı.

Yaranoğullarına mensup kızlarla evlenen ve mahallemizde ikamet eden, “Yaran” soyadı taşımayan birkaç aileyi de aynı mekanlarda birlikte büyüdüğümüzü dikkate alarak listeye dahil ettim.

Yeni neslin bu listeyi daha da geliştirmesi temennisi ile ölmüşlerimize Allah’tan rahmet ve hayatta olanlara da sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir ömür diliyorum.

 

 

Rahmi Yaran

22.05.2001

Üsküdar/İstanbul


 

 

GİRİŞ

 

 

YARANOĞULLARININ TARİHİ KÖKENİ VE BİLİNEN EN ESKİ DEDELERİ

 

Ordu ili Fatsa ilçesi Korucuk (eski adı Kavraz) köyünde ikamet etmekte olan Yaranoğullarının bilinen ilk dedeleri Hacı Mustafa Ağa’dır. Daha öncesine dair farklı fakat birbirinden çok uzak olmayan bilgiler veya rivayetler vardır. Tesbit edebildiklerim şunlardır:

a. Yaranoğulları’ndan Halil oğlu Mehmet Yaran’ın anlattıkları:

Derviş Ağa’nın üç oğlundan biri olan Mustafa, Yaranoğulları’nın dedesidir. Mustafa’nın oğlu Abdurrahman’dır. Abdurrahman’ın hanımı da Hatice’dir. Bu Abdurrahman’ın oğlu, (bu kitapçıkta bir -1- numara ile anlatılan) Hacı Mustafa Ağa’dır.

Buna göre Hacı Mustafa Ağa’nın babası, es-Seyyid Abdurrahman Efendi; onun babası Mustafa ve Mustafa’nın babası da Derviş Ağa’dır.          

b. Serdaroğulları’ndan Nizami oğlu Abdullah’ın anlattıkları:

Yaranoğulları’nın ve Serdaroğulları’nın aslı, Özbekistan kökenli olup Malazgirt savaşına katılmış bir ailedir. Malazgirt savaşından sonra önce Erzurum Horasan’a yerleşen aile, kısa bir süre orada kaldıktan sonra Trabzon’a bağlı Sidiksa’ya yerleşti (Sidiksa şimdi Vakfıkebir’e bağlı olup yeni adı Çayırbağı’dır). Bu aile içinden olan üç kardeşten biri Trabzon’da kaldı. Diğer kardeşlerden biri Fatsa’ya, biri de Adapazarı’na yerleşti. Fatsa’ya gelen Süleyman Derviş Ağa’dır. Derviş Ağa’nın üç oğlu olup biri, Yaranoğulları’nın aslı olan Seyyidi Mustafa’dır. Diğer oğullarından biri Seyyidi Ali olup köyde Rıza’nın Aliler, Kartallar ve Hayrullah’ın Kemallar diye bilinen ailelerin dedesidir. Derviş Ağa’nın oğullarından Seyyidi Mahmut da diğer Serdaroğulları’nın (Mehmet Ağa’lar, Nafisler) dedesidir. Yaranoğulları’nın dedesi olan Derviş Ağa oğlu Seyyidi Mustafa’nın oğlu Abdurrahman Efendi’dir ve onun Yapraklı köyünde köşkü vardır. Ayrıca Ali Osman Efendi adında biri de bu Abdurrahman Efendi’nin oğlu veya kardeşidir.

Buna göre de es-Seyyid Abdurrahman Efendi’nin babası Seyyid Mustafa; onun babası da Süleyman Derviş Ağa’dır.

c. Yaranoğulları’ndan Mustafa oğlu Hicabi Yaran’ın anlattıkları:

Rivayet edildiğine göre Şam’dan iki kardeş gelir. Biri Bursa’ya, diğeri Fatsa’nın Kavraz köyüne yerleşir. Buraya ilk gelen kişi es-Seyyid Osman veya es-Seyyid Abdurrahman’dır. Bu hususta kesin bilgi yok .

d. Çocukluğumdan beri çeşitli vesilelerle babamdan ve başkalarından dinlediklerim:

Derviş Ağa’nın, bugün Evliya Yanı denilen yerde, Saydere yolunun, Serdaroğlu mahallesine giden yoldan ayrıldığı kısımda köşkü vardı. Derviş Ağa, bu bölgenin yönetiminden sorumlu bir kişi idi. (Çocukluk yıllarımda yol yapılırken bu kısımda bir kuyuya rastlandı. Kuyuda bir kılıç veya kama bulundu. Bir süre açık kalan bu kuyu daha sonra kapatıldı. Şimdi yolun güzergahı bir miktar değiştiği için yeri, bahçe içinde kaldı.) Derviş Ağa’nın oğullarından biri, insanlarla çok iyi dostluk münasebetleri kuruyor, yârenlik ediyordu. Yaranoğulları, onun soyundan gelmekte ve bu ismi ondan almaktadır. Giresun’da da başka bir Ağa vardı. Bir gün Giresun’daki Ağa’nın davetlisi iken, Derviş Ağa’ya kalleşlik yapılır ve orada öldürülür. Daha sonra Derviş Ağa’nın oğullarından birisi komutasında birlik kurulur ve intikamı alınır. Bu birliğin komutanı (serdarı) olan oğul da Serdaroğulları’nın dedesidir.

 

Xxx

 

Öyle anlaşılıyor ki Derviş ağa denilen kişi bir kişi değil. Yahut da bir çok kişi ismi ile birlikte “derviş” lakabına sahip ve onlar mesela Süleyman Derviş Ağa, Abdullah Derviş Ağa gibi isimlerle anılıyorlar.

Diğer taraftan kökleri Orta Asya Türk kültürüne dayanan veya åhilikle bağlantılı olarak Anadolu’da ortaya çıktığı söylenen bir Yârân kurumundan bahsedilmektedir. Farsça’da “yâr”, dost, arkadaş demektir. Yârân da bunun çoğulu olup dostlar, arkadaşlar anlamında kullanılır. Kelimenin ayrıca dilimizde Yâren şeklinde kullanılışı da vardır ve bu kullanımda kelime, bir nevi tekil anlam kazanmıştır. Yârenlik; dostluk, yakın arkadaşlık, şakalaşma, muhabbet gibi anlamlarda kullanılır. (Bir kurum olarak Yârân ve özellikle Çankırı Yârânı için bk. Prof. Dr. Mahmut Tezcan, Çankırı Yârân Sohbetleri, Ankara 1980, Kültür Bakanlığı Yayınları, Toplam 86 sayfa).

Özetlersek, Yaranoğulları’nın Hacı Mustafa Ağa’dan önceki dedeleri muhtemelen şöyledir: Süleyman Derviş Ağa, onun oğlu Seyyid Mustafa, onun oğlu es-Seyyid Abdurrahman Efendi, onun oğlu Hacı Mustafa Ağa.

Bu kitapçıkta Hacı Mustafa Ağa (1) numaralı kişidir ve bugünkü Yaranoğulları’nın tamamı onun soyundan gelmektedir. Hacı Mustafa Ağa’dan bahsetmeden önce muhtemelen onun babası olan Abdurrahman Efendi hakkında bilgi verelim:

 

BOLAMANLI es-SEYYİD ABDURRAHMAN EFENDİ

 

Hacı Mustafa Ağa’nın babası (veya dedesi)dir. Kavraz mezarlığında medfun olup, mezar taşında şunlar yazılıdır: Bolamanlı es-Seyyid Abdurrahman Efendi, sene 1214 (Miladî 1800).

Üzerinde “Bolamanlı es-Seyyid Abdurrahman Efendi” yazılı 200 senelik bakır bir lenger Memiş Yaran ailesinde iken 1946’da hurda olarak satılmış. Aynı şekilde üzerinde “Sahibi, Seyyid Abdurrahman Efendi, 1177” (miladî 1764) yazılı bir lenger de İbrahim oğlu (Çakır) Ahmet Yaran’da bulunmaktadır.

Üzerinde “Sahibi, Seyyid Osman, 1177” (miladî 1764) yazılı bir tas da babamda idi, oğlum Fatih Yaran’a verdi. Bu tasın Kayseri yapısı olduğu ve Osman tarafından, hacca giderken Kayseri’de yaptırıldığı söylenmektedir. Bu Osman’ın, Abdurrahman Efendi’nin kardeşi veya oğlu olması muhtemeldir.



   


Abdurrahman Efendi’nin hanımı Hatice Hatun’dur. (Hatice Hatun’un tahmini doğum tarihi 1800, ve yine tahmini ölüm tarihi 1840 denmekte ise de Abdurrahman Efendi’nin ölüm tarihi 1800 kabul edilirse bu iki tesbit arasında çelişki vardır. Tarihler hususunda ihtiyatlı olunmalıdır). Hacı Mustafa Ağa muhtemelen Abdurrahman Efendi’nin oğludur. Abdurrahman Efendi’nin bir de kızı vardır ve bu kız, Yenipazar’da memur olan Sürmene’li bir kişi ile evlenmiş. Bu kızın, Zeyneti adında bir kızı olmuş ve Zeyneti, Hacı Mustafa Ağa oğlu Hacı Ali ile evlenmiş. Bu durumda Hacı Ali, halasının kızı ile evlenmiş oluyor. Zeyneti’nin bir de Mehmet isimli kardeşi varmış ve Hacı Ali’nin çocuklarının öz dayısı olan bu kişiye “Bey Dayı” diyorlarmış. Aynı zamanda Hacı Mustafa Ağa’nın yeğeni (kız kardeşinin oğlu) olan Bey Dayı’nın mezarı Kavraz’dadır.

Abdurrahman Efendi, güzel yazı yazar imiş. Kendi el yazması bir Kur’an-ı Kerim’in Kale’de Abdullah Bey’de olduğu söyleniyor.

Kavraz mezarlığında, Abdurrahman Efendi’nin kabrinin kuzeybatısında 7 metre mesafede Derviş Ağa’nın üç oğlunun mezarı var. Mezar taşlarındaki isimler ve tarihler:

-Derviş Ağa’nın oğlu es-Seyyid Abdullah Ağa. Sene 1201 (miladî 1787).

-Derviş Ağa’nın oğlu es-Seyyid Süleyman Ağa. Sene 1212 (miladî 1798).

-Derviş Ağa’nın oğlu es-Seyyid Osman Ağa. Sene 1217 (miladî 1803).

Not: Bu durumda yukarıda Abdullah Serdar’dan naklettiğimiz şecerede geçen Süleyman Derviş Ağa, 1212’de vefat eden oğul olabilir. Fakat yine bu anlatıma göre Süleyman Derviş Ağa’nın torunu olan Abdurrahman Efendi’nin vefat tarihinin 1214 (miladi 1800) olması, yani dedesinden iki sene sonra vefat etmesi dikkat çekmektedir. Bir başka dikkat çekici nokta “sahibi Seyyid Osman” yazılı tasın üzerindeki tarihin 1177 (miladi 1764) oluşudur. Belki de bu eşyalara onların adları, bir başkası, mesela babaları tarafından yazdırılmıştır. Eğer üzerinde “es-Seyyid Osman” yazan tasın hac yolculuğunda Kayseri’de yaptırıldığı kabul edilirse aynı tarihi taşıyan lengerler de orada yaptırılmış olabilir ve belki de hacca giden kişi onların babaları (veya dedeleri) olup, bunları oğullarına hac dönüşü hediye olarak yaptırmıştır. Gerçi torunun, dedesine yakın bir tarihte hatta ondan önce vefat etmesi mümkün ise de Abdurrahman Efendi’ye ait bakır lengerin üzerindeki 1177 (miladî 1764) tarihine bakılırsa o, ölümünden 37 sene önce böyle bir lengere sahip olduğuna göre yine de 37 seneden fazla yaşamıştır.

Yine orada (Abdurrahman Efendi’nin mezarının yakınında) mezar taşından anlaşıldığına göre Perşembeli Osman Ağa’nın kızı, Bolaman veznedarı Hüseyin Ağa’nın zevcesi olup 1214 (miladî 1800)’de vefat eden Rahime Hatun’un kabri var.

 

 

1. HACI MUSTAFA AĞA

 

 

İlk hanımı Lâz kızı, ikincisi ise Harma’dan Boğluoğlu kızı (Zarife?) idi. Hanımının (muhtemelen ilk hanımının) adı, Rahime Hatun.

İlk hanımından olan çocukları: Abdurrahman Ağa (11) ve Hacı Ali (12) adında iki oğlu, Zarife ve Dudu adında iki kızı var. Ayrıca Mehmet adında bir oğlu olduğu da söylenmektedir.

İkinci hanımından Zekiye ve Faika adında iki kızı var. Faika bekar olarak ölmüş.

Hacı Mustafa Ağa, oğlu Hacı Ali’yi yanına alarak hacca gitti. Çok büyük kalabalık bir kitle tarafından hacca uğurlandı. Hicaz’da, Mina veya Cidde’de vefat ettiği için oğlu Hacı Ali hacdan tek başına döndü

Kızlarından Zarife Hatun, Serdaroğulları’ndan Mehmet Ağa ile evlendi. Daha sonra da Zarife Hatun’un kardeşi Abdurrahman’ın kızı olan Şehnaz Hatun, bu evlilikten olan Serdaroğlu Mustafa Ağa (halasının oğlu) ile evlenecektir.

Hacı Mustafa Ağa’nın, Boğluoğlu kızı ile olan evliliğinden olan Zekiye Hatun, diğer kardeşlerinden küçük, hatta üvey yeğenleri yaşındadır. Anlatıldığına göre Mustafa Ağa hacca giderken, hanımı kendisine (diğer çocukların büyüdüğünü, kendi kızının küçük olduğunu ve kocasının başına bir hal gelirse bu çocuğun mağdur olacağını) söyler ve ona yani Zekiye’ye arazi hibe etmesini ister. Bunun üzerine, bugün Nafisler’in elinde bulunan yerleri Zekiye’ye verir. Bir başka anlatışa göre Zekiye’ye ayrıca yer verme yoktur. Hacı Mustafa Ağa, hacda vefat edince arazileri evlatları arasında taksim edilmiştir. Taksimde Osman Anızı denilen arazi Abdurrahman Ağa, Hacı Ali ve Zekiye arasında üçe bölünmüş, o zaman fundalık olan Armutluk taksime girmeden Abdurrahman Ağa ile Hacı Ali tarafından ortak kullanılmıştır. Hacı Mustafa Ağa’nın diğer kızı Zarife ve Dudu’dan söz edilmemektedir.

Not: Hacdan Hacı Ali tek döner. Babası, hac dönüşü Cidde’de kalmıştır. Bir gün Kale beyleri, haccını tebrik maksadıyla Hacı Ali’yi ziyarete gelir ve hanımı da tepsi ve fincanları hazırlamış, misafirlere kahve takdim etmek üzere gitmektedir. Onun bu tavrına, bir nevi kocasının dönmüş olmasından dolayı neşeli oluşuna kızan Boğluoğlu kızı (üvey kaynana, Zekiye’nin annesi), tepsiye vurur ve fincanlar kırılır. Durumu farkeden Hacı Ali, karısına; hiç bir şey olmamış gibi davranmasını, yeniden kahve hazırlayıp ikram etmesini söyler.

 

  >> Sonraki Sayfa (Abdurrahman Ağa)
Yaranoğulları Kitabı